Wednesday, January 17, 2007

Hiçbir gıda maddesi ekmek kadar eski bir tarihe sahip değildir. Ekmek ilk pişirildiği günden itibaren ağız tadının ve sofraların temelidir. Tüm dünyada ülkelere ve yaşam biçimlerine göre değişse de her gün ekmek yenmektedir.

Yapılan araştırmalarda ekmekçilik tarihinin 8.000 yıl öncesine yani M.Ö. 5900-5.700 yılları arsına dayanmaktadır. Genel kabule göre, ilk insanlar su ile ıslatılmış ve kendi haline bırakılmış buğday kırmasında gözeneklerin meydana geldiğini görmüşler ve gözenekli kütleyi sıcak taşlar üzerinde pişirdikleri zaman tad ve lezzetinin iyi olduğunu anlamışlardır.

Bunun yanında Cilalı Taş Devrinde (Neolitik Çağ) insanların, bazı bitkisel ürünleri ezilip suyla karıştırdıktan sonra elde edilen hamuru, kızgın taşlar üzerinde ya da kül içerisinde yedikleri bilinmektedir.

MÖ. 4000 yıllarında Babilliler ise özel fırınlarda ekmek pişirmeyi biliyorlardı ve değirmencilik ve fırıncılıkla uğraşıyorlardı.

MÖ. 2600 yıllarında Eski Mısırlılar, biracılıktan elde ettikleri mayayı buğday unu ve su karışımından elde edilen hamura kattıklarında ekmeğin daha yumuşak, daha kabarık olduğunun farkına vardılar.
Ancak hamurun nasıl fermente olduğunu bulamamışlardı.
Yaygın bir inanışa göre Mısırlı bir fırıncı, yoğurması gereken hamurlardan bir parçayı yoğurmayı unutmuştur. Yoğurmayı unuttuğu parçayı daha sonra fark eden fırıncı bu parçayı bir sonraki hamura eklemiş ve böylelikle tesadüfi olarak yöntem gelişmiştir.
Mısırlılar zamanla değişik unlar kullanarak ve ekmeğe çeşitli şekiller vererek ekmekçilik sanatını geliştirmişlerdir. Mayanın da tesadüfi bulunuşundan sonra özellikle beyaz ekmekler soyluların tercihi olmuştur.

Ekmek Mısırlılar için hayatın temelini oluştururdu. Ekmeğe öylesine değer verirlerdi ki yakınlarının mezarlarına bir sonraki hayatında yemesi, mahrum kalmaması için ekmekler bırakırlardı.
Mısırlılar ihtiyaç fazlası hububatı Yunanistan’a ihraç ederdi. Bu ihracat sırasında Yunanlılarda ekmeciliği Mısırlılardan öğrenmiştir.
Yunanistan’da ve Roma İmparatorluğu’nda da Mısır’da olduğu gibi ekmek zamanla başlıca gıda maddesi olmuştur. Yine Mısırda olduğu gibi Yunanistan’da ve Roma İmparatorluğu’nda da beyaz ekmekler soyluların ve zenginlerin, diğerleri ise fakirlerin sofralarında bulunuyordu.

Ekmekçilik Mısırdan Yunanistan’a buradan da tüm Avrupa ülkelerine dağılmıştır.

Ekmeciliğe tüm topluluklarda büyük önem veriliyordu öyle ki İngiltere’de Ekmek Mahkemeleri bile kurulmuş, yüzyıllar boyunca da ekmeğin gramaj ve fiyatını bu mahkemeler tespit etmiştir.

Ekmekçiliğe verilen bu önem sonucunda bir çok toplulukta Fırıncı Loncaları kurulmaya başlanmıştır. Bu loncalar dürüst fırıncıları kolluyordu, loncanın kurallarını çiğneyen fırıncılar veya düşük gramajda ekmek satan fırıncılar lonca tarafından cezalandırılıyordu.
Birçok toplulukta olduğu gibi ekmek ve ekmekçilik Türkler içinde çok önemliydi öyleki İstanbul’un fethinden sonra Fatih Sultan Mehmed İstanbul belediye başkanlığına tayin ettiği Hızır Bey Çelebinin ilk icraatı; “ekmekçi esnafı temizliğe son derce riayet edecek , hamura asla hile karıştırılmayacak , çıkarılan ekmekten hiç kimsenin şikayetçi olmamasını temin etmek” olmuştur.
Ekmek, yıllar boyu ve günümüzde bir emek ürünü, alın teri simgesi olarak görülmüş tüm dinlerde olduğu gibi kutsal sayılmıştır.Yeryüzünde en fazla ekmek tüketen toplumların başında Türkiye gelmektedir. Ülkemizde, kişi başına günde ortalama 450 gram ekmek tüketilmektedir. Karbonhidrat ve protein kaynağı olan ekmek, özellikle tahıla dayalı bir beslenmenin yaygın olduğu ülkemizde, beslenme açısından büyük öneme sahiptir.

No comments: